Onların Ahlak Modeli Peygamberdi

Peygamberimiz’in ahlak modeli olması O’nun ahlaki değerler için model olmasından kaynaklanmaktadır. Kur’ân’ın hükümleri ve ortaya koyduğu değerler evrenseldir. Zaman ve mekana, şartlara göre değişmediği için rölativizmden uzaktır. Mutlak kurallar vaz’ ettiği için ahlaki şüphelerden de uzaktır. Bu ilahî mesaj insan için gelmektedir.

Değerler dinin yanı sıra akıl, duygu ve sezgi ile yani insanla temellendirilmektedir. Din dışında temellendirilen bu değer teorileri insana bağlı, O’nun duygu, akıl ve sezgi dünyasıyla ilgilidir. Bu sebeple insana bağlı temellendirmelerde, hem insanın kendisinin değişmesiyle hem de çeşitli yer ve zamanlardaki insanlardaki farklılık sebebiyle evrensel ahlaki değerlerden yani bütün insanları bağlayıcı genel geçer ahlaki doğrulardan söz etmek mümkün olmayacaktır. Bu, evrensel bir ahlaki değer teorisinin kurulamaması ahlaki şüpheciliği de beraberinde getirir. Çünkü ne zaman, nerede neyin doğru olduğunu hiçbir zaman tam olarak bilemeyiz.

Evrensel ahlaki ilkelerden söz edebilmek için mutlak ahlaki değerlerden söz etmek gerekir. Ancak Mutlak bir Varlık ile temellendirilen ahlaki değerlerin mutlaklığından söz edilebilir. Din ile temellendirilen değer teorilerine göre ister sadece vahiyle belirlensin ister akılla bilinsin bütün değer hükümlerinin kaynağı Allah’tır. Kur’ân âyetleri iyiliğin, kötülüğün ne olduğunu betimleyici oldukları kadar iyi-kötü, doğru-yanlış, helal-haram, güzel-çirkin gibi olgulara değer koyucu hükümlerdir. Peygamberimiz’in hadisleri de söz, fiil ve takrir olarak Kur’ân anlayışı doğrultusunda değer biçen, değer koyan hükümlerdir. O’nun hayatı bütünüyle Kur’ân’ın değer biçen hükümlerinin nasıl anlaşılması, yorumlanması ve yaşanması gerektiğini gösteren bir bütündür. Dolayısıyla Peygamberimiz’in ahlak modeli olması O’nun ahlaki değerler için model olmasından kaynaklanmaktadır. Kur’ân’ın hükümleri ve ortaya koyduğu değerler evrenseldir. Zaman ve mekana, şartlara göre değişmediği için rölativizmden uzaktır. Mutlak kurallar vaz’ ettiği için ahlaki şüphelerden de uzaktır. Bu ilahî mesaj insan için gelmektedir. Ancak bir insan tarafından uygulanarak mesajın insan hayatında fonksiyonel hale getirilmesi gerekir. Yani Kur’ân ilkelerinin sosyal hayatta nasıl yorumlanacağı, nasıl uygulanacağı Peygamberimiz tarafından yaşanarak gösterilmiştir. Bu noktada Peygamberimiz’in örnekliğine ihtiyacımız vardır. Çünkü O’nun hayatını dinî değerlerin somutlaştırılıp, yaşantı haline dönüştürülmesi ya da rölatiflikten kurtulup objektiflik kazanması olarak mütalaa etmek mümkündür. Allah’ın buyrukları eyleme dönüştürüldüğünde nasıl bir insanın ortaya çıkacağını Hz. Peygamber’in şahsında açık, somut bir şekilde görebiliriz. Bu bakımdan O’nun hayatı İslamî değerlerin hayata geçirilmiş somut bir modelidir.

Ayrıca Kur’ân âyetlerine göre insanın varlık şartı olan değer duygusu ve inanma, varoluş yönünden insanın özünde mevcuttur ve dinî kurallardan öncedir. Yaratılıştan beri ahlak (iyi-kötü), din (kutsal olan-kutsal olmayan), sanat (güzel-çirkin) duygusu dolayısıyla bununla ilgili değerler her insanın ruhuna üflenmiştir. “…Nefse ve ona birtakım kabiliyetler verip de iyilik ve kötülüklerini ilham edene...” (Şems 91/7-8) âyetleri değerlerin insana Allah tarafından var oluşuyla beraber verildiğine işaret eder. İnsan ilahî vahiyle bildirilen ve yaratılışında mevcut olan değerleri anlama, kullanma ve uygulama konusunda Peygamberi örnek alacaktır. Çünkü Peygamberimiz risalet öncesi özünde ahlaki değerleri yaşayan, risalet sonrasında da Kur’ân’ın değerlerini -ki bunlar aynı kaynaktan geldikleri için uyum içindedir- uygulayan bir ahlak modeli olmuştur. Allah mutlak iyi olduğu için O’nun rızasını kazanmak için yapılan eylemler de buna uygun, mutlak iyiye layık olmalıdır. Bu sebeple Peygamberimiz davranışlarımızda “Allah rızasını” kazanmayı hedeflemiştir. O’nun rızasını kazandırmayan her gaye, her davranış değersizdir. O halde İslam ahlakında en yüksek değer Allah’ın rızasını kazanmak, en değerli eylem O’nun rızasına uygun eylem olmaktadır.

Peygamberimiz’in davranışları ele alındığında O’nun insanlara hitabında, davranışında iyilikle hareket ettiği, her zaman doğruyu söylediği, aynı zamanda bu iyi ve doğru davranışlarını güzel bir şekilde gerçekleştirdiği görülür. Bilhassa Medine dönemi, yeni bir sosyal hayat ve düzen sağlayan değerlerin uygulamaya dönük yönünün Peygamberimiz aracılığıyla yaşandığı bir dönem olmuştur. Yeni değerlere adapte olmak, uygulamada karşılaşılan güçlükleri aşmak Peygamberimiz’in bizzat bunları uygulamasıyla mümkün olmuştur.

Kur’ân’da sık sık “inananlar ve salih amel işleyenler“den söz edilmektedir. Buradaki “salih amel” terimi bazen iyi, bazen güzel, bazen helal veya sevap, bazen de doğru davranışı ifade etmek için kullanılmaktadır. Salih amelin ahlaken iyi, bilgi bakımından olgulara uygun, estetik açıdan da güzel olan davranışlar için kullanıldığı anlaşılır. Bu üç özelliği bünyesinde barındıran davranışlar “salih amel” statüsündedir. Nitekim Peygamberimiz’in davranışları ele alındığında O’nun insanlara hitabında, davranışında iyilikle hareket ettiği, her zaman doğruyu söylediği, aynı zamanda bu iyi ve doğru davranışlarını güzel bir şekilde gerçekleştirdiği görülür. Güzellikten yoksun bir davranış iyi olarak değerlendirilemez.

Bilhassa Medine dönemi, yeni bir sosyal hayat ve düzen sağlayan değerlerin uygulamaya dönük yönünün Peygamberimiz aracılığıyla yaşandığı bir dönem olmuştur. Yeni değerlere adapte olmak, uygulamada karşılaşılan güçlükleri aşmak Peygamberimiz’in bizzat bunları uygulamasıyla mümkün olmuştur.

Peygamberimiz’in değerleri yaşaması ve uygulamasıyla ilgili pek çok örnekten söz edilebilir. Ancak O’nu kendisine model alan sahabelerin hayatındaki değişimler son derece dikkat çekicidir. Peygamberimiz’in hayatını İslamî değerleri yaşama ve uygulamada kendilerine model alan sahabelerdeki değişimlere Hz. Ömer’in hayatı örnek verilebilir. Gerçekten de ondaki değişim çok etkileyicidir. Hz. Ömer’in İslam’la tanışmadan önceki hali tarih kitaplarında son derece sert, katı, merhametsiz, acımasız bir kişilik olarak geçer. Ancak zamanla müthiş bir değişim gerçekleşmiştir. Ahlak insanların bir anda kazandıkları bir şey olmayıp zamanla alışkanlıklar sonucu elde ettikleri yeni huylar olduğu için o, bu uzun yıllar boyunca Peygamberimiz’i kendisine rehber edinerek İslâmî değerleri benimseme, özümseme süreci geçirmiştir. Bu içselleştirme sürecinin sonuçları Halife Ömer’in kişiliğinde bariz bir şekilde görülür. Mağrur Ömer gitmiş, fakir kadının un çuvalını sırtında taşıyan mütevazı Halife Ömer gelmiştir. Sert, katı, acımasız Ömer gitmiş, merhametli, ağlamaktan çekinmeyen Ömer gelmiştir.

Günümüzde bize düşen varoluşumuzda Allah tarafından fıtratımıza da verilen ve Kur’ân’da belirtilen İslam’ın değerlerini iyi kavramak, onların nasıl yaşanacağını, sosyal hayatta ne şekilde uygulanacağını Peygamberimiz’in hayatındaki somut örneklerle incelemek ve ona uygun yaşamaya çalışmaktır. Böylelikle İslam’ı ve Peygamberini hakkıyla anlar, kuru taklitçilikten kurtuluruz.

About admin

Check Also

Cahiliye Toplumunun İdeal İnsan Tipi: Muhammed el-Emin

Hz. Muhammed (sav) çocukluk devresini geçirerek mensubu bulunduğu cemiyete onun bir üyesi olarak katıldıktan sonra, cemiyet …